class=”medyanet-inline-adv”>
Bu sene üç büyük internasyonal kredi derecelendirme kuruluşundan not artırımı alan tek ülke olan Türkiye’nin, S&P Global Ratings’ten kasımdaki değerlendirmede yeni bir not artışı daha alması planlanıyor.
Türkiye’nin makroekonomi politikalarındaki değişimin peşinden, Fitch Ratings, Moody’s ve S&P Global Ratings, ülkenin uzun vadeli yabancı para cinsinden kredi notunu yükseltti. Fitch Türkiye’nin notu son değerlendirmesinde “BB-“ye, Moody’s iki basamak artışla “B3″ten “B1″e ve S&P Global Ratings de “B”den “B+”ya yükseltti.
Mevzubahis kuruluşlardan S&P Global Ratings’in, 1 Kasım’da Türkiye’ye ait bu yılki ikinci değerlendirmesini açıklaması planlanıyor.
S&P Global Ratings Kıdemli Direktörü Frank Gill, Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ve 1 Kasım’daki değerlendirmeye ait AA muhabirine icra ettiği açıklamada, Türkiye ekonomisinde siyaset değişikliğinin peşinden başta dış göstergeler olmak suretiyle birtakım kredi derecelendirme ölçütlerinin iyileştiğini ve bunlar içinde en önemlilerinden birinin net döviz rezervlerindeki artış bulunduğunu dile getirdi.
class=”medyanet-inline-adv”>
Cari açığın da fazlaca süratli halde daraldığını ve bu sene için cari açığın gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 1’inin birazcık üstünde seyretmesini beklediklerini anlatım eden Gill, Brent petrol fiyatlarının düşmeye devam etmesinin, cari açıktaki daralmaya katkı sunduğunu aktardı.
Gill, Türkiye’nin net altın ithalatındaki düşüşün de cari açığın azalmasına pozitif yansıdığını ve bunun muazzam bir büyüme bulunduğunu belirterek, net altın ithalatının azalmasının yanı sıra Türk lirası mevduat faizlerinin yüzde 60’lara yaklaştığı göz önünde bulundurulduğunda, altın şeklinde riskten korunma ürünlerinin hane halkı ve şirketler için daha azca cazip hale geldiğini söyledi.
Kredi notu kararlarında net biriki seviyeleri ve cari açıktaki pozitif yönde meyil başta olmak suretiyle birçok göstergeyi dikkate aldıklarını vurgulayan Gill, konuşmasını şöyleki sürdürdü:
“Bizim için önemli sorulardan biri Türkiye’de kamu maliyesinin yönünün ne olacağı. Enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek için yetkililerin tüketici talebini azaltması gerekiyor, bu da daha düşük büyüme anlamına gelir ve daha düşük büyüme genellikle daha zayıf mali sonuçlara yol açabilir. Bahsettiğim gibi not kararı için gözden geçirilecek birçok gösterge var. Türkiye’deki ekonomi politikası değişiminin bir yıllık bir düzeltme değil, ekonomiyi enflasyondan arındırmak için çok yıllık bir süreç olduğu göz önüne alındığında, kendimize Türk hükümetinin önümüzdeki birkaç yıl boyunca politikaya bağlı kalıp kalmayacağını sormak zorundayız. Bizim temel tahminimiz, bağlı kalacakları yönünde. Bunu bir yıldan fazladır sürdürüyorlar ve ancak ana senaryomuza ilişkin ‘tasarruf yorgunluğu’ riskleri de mevcut.
class=”medyanet-inline-adv”>
Pozitif bir görünüme sahip olduğunda, (Türkiye için kasımda) not artışı mümkün. Net rezervlerdeki iyileşme ve cari açığın hızlı şekilde daralması çok önemli. Not artışı kararı büyük ölçüde bu iki faktöre bağlı diyebiliriz. Ayrıca, Türkiye’nin enerji ve altın ithalatındaki gerileme de çok önemli gelişme. Bu arada, not kararı için Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) faiz politikasına da bakacağız.”
YIL SONU ENFLASYON BEKLENTİSİ YÜZDE 43, 2025 İÇİN YÜZDE 23
Frank Gill, Türkiye’ye ait enflasyon beklentilerini de paylaşarak, Türkiye’de senelik manşet enflasyonun yüzde 52 ile hala devasa yükseklikte ölçüde olduğunu ve enflasyonu düşürmenin vakit aldığını altını çizdi.
class=”medyanet-inline-adv”>
Oldukça yüksek kalmaya idame eden hizmet enflasyonuna rağmen besin enflasyonunun hafiflediğini aktaran Gill, “Enflasyonu düşürmek muhtemelen birkaç yıl alacak. Bu nedenle Türkiye’de enflasyonun 2027’ye kadar tek haneli rakamlara düşeceğini öngörmüyoruz. Kademeli bir dezenflasyon süreci bekliyoruz. Bu yıl sonu için enflasyon öngörümüz yüzde 43, 2025 sonu için yüzde 23 ve 2026 sonu için yüzde 10 seviyesinde. 2027 sonunda enflasyonun yüzde 10’un altına gerileyeceğini öngörüyoruz.” ifadesini kullandı.
Gill, yavaş gerçekleşmesi beklenen dezenflasyon döneminin mühim bir ayağının Türk lirasının dolar ve avro karşısında “çok az değer kaybetmesinin sürdürülmesi” bulunduğunu belirterek, “Gelecek yıl Türk lirasının enflasyonun altında değer kaybedeceğini düşünüyoruz.” dedi.
class=”medyanet-inline-adv”>
TCMB, KASIMDA “TEMKİNLİ GEVŞEME” BAŞLATABİLİR
TCMB’nin para politikası kararlarını yakından izlediklerini söyleyen Gill, manşet enflasyonun yüzde 50’nin üstünde olduğu düşünüldüğünde, Bankanın para politikasını fazlaca erken gevşetmesinin bir risk bulunduğunu dile getirdi.
Gill, “Bizim temel senaryomuz Merkez Bankasının yılın son çeyreğinde çok temkinli şekilde faiz indirimine başlayabileceği yönünde. Bu muhtemelen kasımda olabilir ancak buradaki ‘temkinli yaklaşımı’ vurgulamak gerek.” değerlendirmesinde bulunmuş oldu.
TCMB’nin siyaset faizinin bu sene nihayetinde manşet enflasyonun üstünde olacağını öngördüklerini anlatım eden Gill, “Enflasyonun yıl sonunda yüzde 42-43 seviyesinde olacağını düşünüyoruz. Bu nedenle politika faizinin kesinlikle yüzde 45’in altına inmesini beklemiyoruz.” diye konuştu.
class=”medyanet-inline-adv”>
Gill, bilhassa 2025’in mali konsolidasyon açısından mühim bulunduğunu ve Orta Vadeli Program’da iddialı mali sıkılaşma tedbirlerinin olduğunu vurgulayarak, “Mali sıkılaşmanın büyük bir kısmı 2025’te devreye girecek. Bu nedenle ilk olarak iddialı mali hedefler ve ayrıca talepteki yavaşlama nedeniyle 2025 biraz zor olabilir. Bu yüzden, önümüzdeki yıl politika yapıcıların yeniden dengeleme programına bağlı kalıp kalmayacaklarının gerçekten test edilebileceğini düşünüyoruz.” görüşünü paylaştı.
“RESESYON ÖNGÖRMÜYORUZ”
Gill, Türkiye’de tüketici talebinin yavaşlamaya başladığını belirterek, “Bu yıl yüzde 3,6 ekonomik büyüme bekliyoruz, büyümenin gelecek yıl yüzde 2 seviyesine gerileyeceğini tahmin ediyoruz. Ancak biz Türkiye’de bir resesyon beklemiyoruz. 2025’teki yavaşlamanın ardından, 2026’da yüzde 3’e ulaşan bir toparlanma öngörüyoruz. Türkiye ekonomisinde 2019’daki gibi keskin bir yavaşlama olabilir ancak herhangi bir takvim yılı için negatif bir büyüme beklemiyoruz.” öngörüsünü dile getirdi.
Türkiye’nin oldukca kuvvetli, muhtelif ve aleni bir ekonomisi bulunduğunu kaydeden Gill, hususi sektörün kuvvetli bulunduğunu belirtti.
Gill, Türkiye’nin Avrupa Donanması ile Gümrük Donanması anlaşmasının birçok avantaj sağladığına işaret ederek, “Türkiye, özellikle ekonomik açıklık açısından diğer gelişmekte olan ülkeler olan Arjantin ve hatta Brezilya’nın sahip olmadığı avantajlara sahip, özellikle ekonomik açıklık noktasında. Bu da iç talep zayıfsa şirketlerin ihracata odaklanabileceği anlamına geliyor.” dedi.