class=”medyanet-inline-adv”>
Bakan Yumaklı, Devlet Su İşleri (DSİ) Bölge Müdürlüğü Toplumsal Tesisleri’nde, dijital medya gösterim yönetmenlerinin katılmış olduğu, “2024 Değerlendirmesi 2025 Hedefleri Toplantısı”nda basın çalışanlarının sorularını cevapladı.
Suriye’de yaşanmış olan son gelişmelerin arkasından Bakanlığın icra ettiği çalışmaların sorulması üstüne Yumaklı, “Suriye’nin halihazırda tarım ve doğal kaynaklarının dışında başka bir gelir potansiyeli yok. Bu konu gündeme geldiği andan itibaren biz de 14 kişilik bir ekip kurduk. Bir eylem planı hazırlamak üzere çalışmalarımıza başladık. Oraya gönderdiğimiz arkadaşlarımız var. Bu çalışmaları yapacaklar ve Bakanlığımız uhdesinde Suriye’nin tekrar kendini toparlaması adına çok önemli bir başlık olan tarımsal üretim konusunda, hem bitkisel üretim hem hayvansal üretimde ihtiyaçları tespit ederek mutlaka onların yanında olacağız.” diye konuştu.
class=”medyanet-inline-adv”>
Suriye’nin potansiyeline rağmen üretiminin azca olduğuna dikkati çeken Yumaklı, süratli halde iyi sonuçlar alacaklarını söylemiş oldu.
“ET FİYATLARINDA DEĞİŞİM SAĞLAMA ÇALIŞMASI VAR”
Yumaklı, asgari ücretteki artışın et fiyatlarını etkilememesi için ne tür önlemler alındığının sorulması üstüne, Kovid-19 salgını daha sonra bir fiyatlama davranışı bozukluğu yaşandığını hatırlattı.
Bir liralık malın satış fiyatının 10 lira olarak belirlenmesinin fahiş fiyat olduğuna işaret eden Yumaklı, şu değerlendirmede bulunmuş oldu:
“Üretim maliyetlerinin içinde işçilik payları gözetilmeksizin sanki maliyetin tamamı işçilik maliyetiymiş gibi fiyatlama yapanlara karşı biz de halihazırda mevcut yaptırımları en üst düzeyde uygulayacağız. Aslında et fiyatlarında bir değişim yok, sadece et fiyatlarında değişim sağlama çabası var. Bulanık suda balık avlamaya çalışıyorlar. Adana Kasaplar Odası Başkanı bir açıklama yaptı, kendisini mahkemeye verdik. Aynı şekilde Ticaret Bakanlığımız da gerekenin yapılmasıyla ilgili tespitlerini yaptılar. Bu kişinin bir kasap dükkanının bile olmadığı söyleniyor ama Kasaplar Odası Başkanı. Söylediği, sanki piyasada herkesin aynı düşüncede olduğu izlenimini veriyor. Daha sonra gerçek sektör sahipleri çıktı, dediler ki ‘Üretici biziz, bizde böyle bir şey yok. Piyasada böyle bir şey yok.’ Sadece yaptırım olarak değil, Et ve Süt Kurumu (ESK) marifetiyle piyasayı regüle edeceğiz. Çok yakından takip ediyoruz, herkesin gönlü ferah olsun.”
class=”medyanet-inline-adv”>
“KENDİ ANAÇ HAYVAN STOKUMUZU OLUŞTURUYORUZ”
Yumaklı, yurt dışından gelecek “angus” eşeysel sığırlara ilişik de ortalama yüzde 5 civarında gerekseme bulunduğunu bildirdi.
Mevzubahis ihtiyacın ESK marifetiyle giderileceğini vurgulayan Yumaklı, “Bu planlama geçtiğimiz yıldan itibaren zaten devam ediyor, bu yıl da sürecek. Gelen canlı hayvan sadece ete dönüştürülmesi için değil, aynı zamanda bizdeki besilik anaç hayvan sayısının artırılmasıyla da ilgili. Bunun dışında da yine besilik hayvan stokumuz olacak. Ülkedeki herhangi bir ani ihtiyaç doğduğunda bunları kullanmak üzere. Dolayısıyla bu sistematik devam ediyor. Kendi anaç hayvan stokumuzu oluşturuyoruz.” ifadelerini kullandı.
class=”medyanet-inline-adv”>
Hiç bir ülkenin yüzde 100 kendine yeterliliği olmadığını belirten Yumaklı, Türkiye’nin bilhassa hayvansal üretimle alakalı çok büyük bir pozitif yanları bulunduğunu dile getirdi.
Yumaklı, ülkenin topraklarının hayvansal üretime müsait olduğuna dikkati çekerek, “Pazarlama ve satış problemimiz yok. Etrafımızdaki ülkelere çok kolaylıkla ihraç edebiliriz. Dolayısıyla içerideki üretimi artırmamız gerekir. Şu anda bütün gücümüzle buna çalışıyoruz.” değerlendirmesinde bulunmuş oldu.
“ÜÇÜNCÜ YILIN SONUNDA BU ÜLKEDE İTHALATI KONUŞMUYOR OLACAĞIZ”
Geçmiş dönemlerde gerekseme olduğunda hayvan ithalatına başvurulduğunu anımsatan Yumaklı, şöyleki konuştu:
“O zaman da fonksiyonunu yerine getirmiştir. Ancak siz sürekli ithalatla bunu kapatamazsınız. Biz buna 3 yıllık bir perspektif koyduk. Şimdi bize herkes şunu söyledi, ‘Ya biz bunu çok duyduk, 3 yıl, 3 yıl’. Hayır, 3 yılın bir sebebi var. Çünkü bizim planlamamıza göre biz üçüncü yılın sonunda artık bu ülkede ithalat konusunu konuşmuyor olacağız. Bu üretim artışını sağladığımızda şimdi sadece besilik hayvan ithal edip, onu 8 ay baktıktan sonra en iyi fiyatla satmak isteyen firmalar var, üretimle ilgili hiçbir şeyleri yok. Ben onlara ‘Pansiyon besicilik yapıyorsunuz’ dedim. Bu terminoloji bana aittir. Siz alıyorsunuz, burada besliyorsunuz, 8 ay pansiyon besicilik yapıyorsunuz, sonra da satıyorsunuz. Sonra bir daha dönüyorsunuz, diyorsunuz ki ‘Hadi bakalım yenilerini getirelim.’ İyi de içerideki üretim? ESK ile anlaşma yapın, deyin ki ‘Kardeşim ben üretim yapacağım, bana gerekli kolaylığı sağlayın.’ Biz de bunu yapacağız.’ Yani bu sektörü de üretim yapmaya yönlendiriyoruz. İlk başta biraz bir direnç oldu ama şu anda artık talepler gelmeye başladı, hem de bu işi profesyonelce yapacak olan besicilerden. İnşallah bu konuyu Türkiye’nin gündeminden çıkaracağız.”
class=”medyanet-inline-adv”>
“17 İLE KALINTI EYLEM PLANI ÇIKARIYORUZ”
Yumaklı, pestisitle alakalı son dönemde gündeme gelen tartışmalara ilişik de “İhraç edilen ürünlerle alakalı bu verileri verdik. 17 ile Kalıntı Eylem Planı çıkarıyoruz. Özellikle zirai ilaç, pestisit kullanımıyla ilgili oranları aşağı indirmek üzere, bunun alternatifini koymanız lazım. Yani ‘Sen bunu aşağı indir’ dediğinde iyi midir? Dolayısıyla zararlıyla mücadelede biyolojik mücadeleyi devreye koyman lazım ve bunun etkisini de göstermen lazım. Şimdi ülkemizdeki kalıntı oranını yüzde 35 azalttık. Bu oranı aşağı çekmek için her şeyi yapacağız. Zirai ilaç kalıntısı oranını yüzde 35 azalttık, RASFF bildirimlerini yüzde 54 düşürdük. AB bizden yüzde 30 daha fazla pestisit kullanıyor.” dedi.
class=”medyanet-inline-adv”>
Avrupa Donanması’nden (AB) dönen mamüllerin sanki yalnız bu sebeple deva denetimi ihraç edilen ürünlere yapılıyormuş benzer biçimde bir algıya sebep olduğuna dikkati çeken Yumaklı, şöyleki konuştu:
“AB’deki herhangi bir vatandaş neyi yemiyorsa bizim vatandaşımızın da onu yememesini sağlamaya çalışıyoruz. Şimdi bu aflatoksin yani küfle alakalı özellikle Antep fıstığı bu yıl üretimi çok fazla oldu. Onunla ilgili bir ilgi oran vereceğim size. 1473 sevkiyat oldu 2024’te. Bu sevkiyattan sadece 20’si geri döndü. Yani oranı yüzde 1,3. Kuru incirde 5 bin 654 sevkiyattan 81’i geri döndü, oranı yüzde 1,43. Kuru kayısı da fazla kükürt dioksit nedeniyle 21 bin ton üründen sadece 282 tonu geri döndü. Bunun oranı da yüzde 1,34.”
Yumaklı, Hal Yasası’na ilişik düzenlemenin Tecim Bakanlığı uhdesinde bulunduğunu ve beraber çalıştıklarını, önümüzdeki yıl içerisinde ne olursa olsun bu değişimleri gündeme getireceklerini söylemiş oldu.
Besin güvenliğinin sağlanması hikayesinde cezaların kafi olup olmadığının sorulması üstüne Yumaklı, şunları kaydetti:
“Bu konu ikiye ayrıldı. ‘İnsan sağlığını tehlikeye düşüren uygulamalar’ ve ‘Diğerleri’ diye. O ürünün etiketinde vadedilen, taahhüt edilen içeriği size üretici vermek zorunda. Bunun başka bir alternatifi yok. İkinci kısım, sağlığı tehlikeye düşürücü gıdalar kısmı. Bununla ilgili birçok başlık var. Burada da çok yüksek para cezaları uygulanıyor. 10,5 milyona kadar idari para cezaları var. Üstüne üstlük biz sağlığı tehlikeye düşürücü olanların tamamına ilişkin savcılıklara suç duyurusunda bulunuyoruz. Üretim sürecinde devamlılığı sağlayacak bir tehdit görüyorsak biz o işletmenin faaliyetlerini askıya alıyoruz. O uygunsuzluğu, insanların sağlığını tehlikeye düşürecek hususları ortadan kaldırana kadar da faaliyet göstermesine izin vermiyoruz.”